- 0 356 317 97 66
Annemin vefatından sonra evde bir poşette 1960'lı yıllardan 2000'li yıllara kadar epeyce madeni paralar çıktı. Annemin böyle bir para biriktirdiğini bilmiyordum. Hiç bahsetmemişti. Tam bir süpriz oldu. Kuruşlardan, 10.000 liraya kadar olan madeni paralar.... Çoğunu unutmuşum.
İçlerinden 1960'lı yıllara ait gümüş renkli 25 kuruş çıktı. bu 25 kuruş benim için özel bir paraydı.
Nasıl mı?...
1960'ların başında okul çağımız gelmesi sebebiyle Anamın, Babamın, Dayımın kararlı tutumları sonucunda Zile'ye taşındıktan sonra gittiğim okul... . Çocuk hafızamla o günleri hatırlıyorum. Okumak için geldik... Annem Zileli olmasına rağmen uyum sağlamak zor oldu mu hatırlamıyorum...
1962, Atatürk İlkokulu'nda 1. sınıftan (o zaman mini mini birler sözü yoktu) 2. sınıfa geçtiğimiz yaz… karnelerimizi aldık.
Zile'de adet olduğu veçhile yaz tatilinde Annemin hala (yeni nesile göre teyze) kızının kocası Enfiyecioğlu Ustaya semerci çırağı olarak verildim. Hatırlarsınız, Amasya Caddesi'nden Ulucami'ye doğru gelip sol koldaki Ulaş Sineması'na doğru döndüğünüzde,(Boğazkesen'e doğru )sinemanın hemen yanındaki köşe dükkan... Arkasında sinemanın yan tarafında hızarhane vardı. dini sohbet
Sabah erkenden kendim mi geldim, biri mi getirdi?Bilmiyorum ama işe başladık. Enfiyecioğlu Usta, sert mizaçlı, az konuşan biriydi. İçi su dolu bir leğen veya bakır helki mi teneke helki mi öyle bir helkiye gönleri (deri)ıslamam en büyük işim idi. Onun dışında erken gelip dükkanı ve önünü süpürmek, arka taraftaki hızarhanenin yanındaki çöplüğe çöp dökmek, Yine Amasya Caddesi ile dükkanın yanından geçen sokağın birleştiği çataldaki Körhüseyin çeşmesinden su getirmek, çay söylemek mutad işlerimdi. Arada bir Ustanın aldığı erzakları Alacamescit Mahallesindeki Ustanın evine FehmiyeHalam'a bırakmak da aslı görevim idi. Bu eve gitmelerimde Halam, yani annemin halasının kızı bana, evden kiraz, elma. dut gibi mevsim meyvelerinden veya badem, ceviz gibi kuruyemişler vermesi de bir çocuk için eve gidip gelmeyi teşvik eden bir primdi.... dini sohbet
Altı gün böyle geçti. Cumartesi akşam oldu, hava karardı. Sokak lambaları yandı. Usta daha dükkanı kapatmamıştı. Neyse Usta işini bitirdi. Dükkanın tahta kepenklerini kapattık. Usta cebinden bir gümüş renkli 25 kuruş çıkarıp haftalık olarak verdi... Hayatta kazandığım ilk para idi...O zaman bir sarı 25, bir de gümüş renkli 25 kuruş vardı. Ama gümüş renkli 25 kuruş daha albeniliydi bilirsiniz..Avucumun içinde sıkıca tutup elimi cebime soktuktan sonra Ulaş Sineması'nın önünden Amasya Caddesi'ne çıkıp kuzeye eve doğru yöneldim... Cadde ışıl ışıldı. Çocuk olduğumuz için gece hiç sokağa çıkarmazlardı. Işıl ışıl lambaların büyüsüne kapılmış bir vaziyette iki elim cebimde, bir avucumda da gümüş 25 kuruş, başım yukarılarda, gözlerim elektrik lambalarında mutlu bir şekilde eve gelişim halâ hafızamda.. .
Annemin bıraktığı 25 kuruşlardan biri bunları hatırlattı bana... (Anama ve Ustama rahmet diliyorum) Aradan 55 yıl geçse de bazı anılar, duygular unutulmuyor... Ne zamana kadar?... Yüce Mevlâm bilir...