- 0 356 317 97 66
İsmail Çelebi
Emekli Bakanlık Müfettişi
Aramızdan
ayrılışının 87’nci yılında Devletimizin ve Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder
Atatürk’ü öncelikle saygı, minnet ve
şükranla anıyorum.
10
Kasım’ı içine alan hafta Atatürk’ü Anma Haftası olacak; bayrak asma, saygı
duruşları, programlar, yayınlar, yayımlar, şiirler, şarkılar, türküler… ve
diğer etkinliklerle Ata anılacak… (Rutin programlar)
Böyle
anlamlı bir haftada 40 yıllık bir eğitimci olarak şikâyetlerimi alenen Ata’mıza
yapmak istiyorum.
Şikâyetçi
olduklarım:
1. İlkokul,
ortaokul, lise ve üniversitede bana/bizlere eğitim vermiş bütün
öğretmenler/hocalar, müdür-dekan-rektörler.
2. Ortaokul
yıllarımdan itibaren okumaya çalıştığım gazete ve dergiler; bunların yazarları,
yorumcuları.
3. Mensubu
olduğum Milli Eğitim camiasının lider kadrosu, yöneticileri, kıdemli abileri ve
diğer meslektaşlar.
4. Eğitim
camiasının dernekleri, sendikaları, vakıfları.
5. Ayrım
yapmaksızın bütün siyasi partilerin yetkilileri.
6. Ve
bunlarla illiyet bağı olan diğer ilgili ve yetkililer.
Şikâyetin konusu:
“Kahire’de 27 Şubat 1946’da müzakereleri
yapılıp, 27 Aralık 1949’da Türkiye tarafından onaylanan 18 Mart 1950’de 5596
Sayılı Kanun ile uygulanmaya konulan “Fulbright-Fulbrayt- Anlaşması” hakkında
şahsımın hiçbir surette bilgilendirilmemiş olması.
Şikâyetin kapsamı:
Fulbright Anlaşması tam bir Milli Eğitim
anlaşmasıdır. Program Anlaşması olarak lanse edilmiştir. Türkiye ile ABD
arasında yapılmış anlaşmanın resmiyetteki hedefi, Türkiye ile Amerika arasında
karşılıklı öğrenci değişimini sağlamaktır. Yaklaşık 75 yıldır uygulanagelen ama
üzerinde hiç mi hiç konuşulmayan, tartışılmayan, gündeme bile getirilmeyen,
(Maşallah) noktasına virgülüne dokunulmayan uzun ömürlü dayanıklı bir
anlaşmadır!
Bu anlaşmayla:
a. Ülkemizde
“Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu” kurulacak, bu komisyon parası TC Hükümeti
tarafından finanse edilecek olan ‘eğitim programlarının’ yönetimini
kolaylaştıracaktır. Komisyonun bütçesi ABD Dışişleri Bakanı tarafından
onaylanmadan sarf edilemeyecektir.
Veznedarını ABD Dışişleri Bakanı tayin edecektir.
b. Bu
komisyon 8 kişiden oluşacak. 4’ü TC vatandaşı, 4’ü ABD vatandaşı olacak.
(Dikkat! Ülkemizdeki bu komisyonun başkanı kim olacaktır sizce?) ABD’nin
Türkiye’deki diplomatik misyon şefi komisyonun başkanı olacak ve komisyonda
oyların eşit çıkması halinde kararı komisyon başkanının oyu
belirleyecektir. (Komisyonun ABD’li
üyelerinden 2’sinin CIA ajanlarından belirlendiği basına yansımıştır.)
c. İlgili
kanunun 8’inci maddesine göre; Komisyonun merkezi Ankara olacaktır ama komisyon
veya birimleri dilediği yerlerde toplantı yapabilecektir. (Maksat ne olabilir?)
d. Anlaşma’nın
en önemli özelliğinin; “Amerika’nın Türkiye’ye göndereceği uzman, araştırmacı,
öğretim üyesi adı altındaki personel ile geleceğin Türk yöneticilerini
yetiştirmek üzere, Amerika’ya gönderilecek Türk öğrenci, öğretim üyesi ve kamu
görevlilerinin durumlarının (eğitim-öğretim, araştırma, yolculuk, tahsil ücreti, geçim masrafları ve
öğretimle ilgili diğer harcamaların karşılanması gibi) yasal güvenceye
kavuşturulmuş olduğudur.
Rahmetli İsmet Paşa 1963 yılında;
“Hepsinin çevresinde uzman denen yabancılar
dolu. İğfal etmeye çalışıyorlar. Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya
çalışıyorlar. O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar. Bir görev veriyorum sonucu
bana gelmeden, Washington’un haberi oluyor. Sonucu memurlardan önce sefirden
öğreniyorum” sözlerini gerçekten demiş midir? Keşke yalanlayan olsaydı!
Ata’mıza şikâyetimin özü buydu. Eğitime
ömrümü verdiğim halde böyle önemli bir Anlaşma’dan bize hiç bahsedilmemişti.
Tabir-i caizse eften püften, fındık içini doldurmayan konularla ilgili
seminerler, toplantılar, konferanslar yapıldı bu konuda bir cümle sarf edeni
duymadım. Prof, doç. unvanlı koca koca hocalar! bile eğitim konusunda ahkâm
keserlerken neden böyle önemli bir anlaşmayı es geçmişlerdir anlamakta zorlanıyorum.
Televizyonlarda o kadar eğitim programları izledim, gazetelerde takip ettim,
siyasi parti temsilcilerinin eğitim konusunda esip gürlediklerini gördüm, adeta
gizli bir el “Fulbright Anlaşması” hakkında konuş(a)mayacaksınız dercesine sus
pus! edilmişler. Elbette ki istisnai sesler çıkmış ama onların sesi de cılız
kalmıştır.
İster istemez bir Türk vatandaşı olarak
aklımıza geliyor; ülkemizin eğitim politikalarını bu eğitim komisyonu mu
belirliyor acaba?
Özür diliyorum Atam! Ben de özür diliyorum
sizden!
40 yılı aşkın ömrünü eğitime vermiş birisi
olarak doğrudan Milli Eğitim’i ilgilendiren “Fulbright Anlaşması”nın ne olup/ne
olmadığını ben de öğrencilerime, meslektaşlarıma, çevreme yazılı veya sözlü
olarak anlat(a)madım, yorumlayamadım, değerlendiremedim. Çünkü, ben de
bilmiyordum!