ZİLE KÜLTÜRÜNE ŞİMDİYE KADAR NE YAPTIK NELER YAPABİLİRİZ

 
Ahmet DİVRİKLİOĞLU

Tarihini bilmediğimiz zamanlarda Zile Kültürünün yüz akı olan Talibî, Ceyhunî, Cahit Öztelli  gibi bazı  şahsiyetlerin adlarının bazı cadde ve sokaklara verildiğini taktirle karşılıyor ve unutulmasını önledikleri için geçmişteki yöneticileri şükranla anarken, yakın dönemde Zile’nin bağrında yetişip Anadolu hatta dünya çapında üne sahip olan sanatçı ve bilim adamlarımızın adlarının hiçbir yere verilmeyişini, kalıcılığının sağlanmayışını, unutulmanın kıskacına bırakılışını;  Cahit Külebi, Mustafa Necati Sepetçioğlu,  Mehmet Yardımcı, Sadık Doğanay, Fikret Tarhan, Necati Akyunak, Cahit Koççoban, Eminî Düştü gibi Zile’yi çeşitli platformlarda su yüzüne çıkarmış şahsiyetler için hiçbir şey yapılmayışını  üzüntü ile görmekteyiz.

            Bu şahsiyetlerden Çeltek’te doğan Cahit Külebi, Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinin en önemli şairi olup şiirleri dünyanın bütün dillerine çevrilirken, kısa bir süre oturduğu Bodrum’da bir caddeye adı verilirken, Ankara Milli Kütüphane önüne heykeli dikilirken  ve Niksarlıların sahip çıkıp naşını Ankara’dan Niksar’a getirip Anıt Mezar yaparken Zile’de doğan, İstiklal İlkokulunun yakınında bir evde oturdukları için  o dönem İnas Mektebi de denen  Dutlupınar ana mektebi’nde  Anaokuluna gidip okul hayatına Numune-i Terakki’de  yani Zile İstiklal ilkokulunda başlayıp aynı yıl Nüfus memuru olan babasının Artova’ya atanması ile birinci sınıfta iken Artova’ya giden Cahit Külebi yaşamı boyunca Zile’yi unutmamış, yapılan röportajlarda  Zile’yi anlatmıştır. Külebi için Hükümet Binası önündeki park alanında Cahit Koççoban’ın yaptığı Cahit Külebi çeşmesinden ismi de yok edilmiştir.  

            Cahit Külebi için doğduğu Çeltek Köyüne giden yolun adı Cahit Külebi Caddesi olarak değiştirilebilir ya da İstiklal İlkokulu yakınlarında bir cadde ya da sokağa Külebi’nin adı verilebilir.  Açılacak bir okula adının verilmesi de şık olur. dini sohbet

Türk romancılığının en önde gelenlerinden, romanlarında Zile kent kültürünü nakış nakış işleyen Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun büyüdüğü evin kamulaştırılıp müze haline getirilmesi  gerekirken hiçbir şeyin yapılmayışının yanında ulusal düzeyde yapılan Sepetçioğlu roman  Yarışmasının  da iptal edilişi büyük bir üzüntü yaratmıştır.

Zamanını bilime ve halk kültürü araştırmalarına veren, Türkiye genelinde edebiyat

dergilerinde yüzlerce şiiri yayımlanmış olan, çalışmalarının  önemli bir bölümünü memleketi Zile'ye adayan, Zileli Şairler hakkında kitaplar yayımlayan, Zile Kültür değerleri açısından çok önemli olan ve dört defa yapılan Tarihi ve Kültürüyle Zile Sempozyumları dışında,  büyük bir özveriyle, Zile Kültür Sanat Dergisi'nin yayımıyla uğraşan Mehmet Yardımcı için, Zile Belediye başkanı sayın Lütfi Vidinel'in  yerinde bir kararla;  televizyonda (TRT Belgesel: 14. 06. 2011   Canlı Yayınlar Odası Programı 50. Sanat Yılında Mehmet Yardımcı), Kızılcahamam Zileliler Kurultayında  ve  II. Zile Sempozyumu değerlendirme oturumunda (9 Ekim 2011)  Zile'de yapılması planlanan kültür merkezine Mehmet Yardımcı Kültür Merkezi adının verileceğini açıklaması yerinde bir karar olmuştu.

Bu güne kadar gerçekleşmeyen bu asil davranış için bizim önerimiz doğduğu  Alacamescit Zir Mahallesindeki  evinin aşağı köşesinden başlayıp  Alacamescit’e kadar olan Necmi Muammer Caddesi’nin adının MEHMET YARDIMCI CADDESİ olarak değiştirilmesidir. Çünkü,  Zile’de zaten Necmi Muammer İlkokulu bulunmaktadır. Aynı adla yeni bir cadde adına gerek yoktur. Necmi ve Muammer Bey’ler Zileli de değildir. Görevleri gereği Kışla Mahallesinde Lütfi Işık’ın dedesinin evini kiralayıp devlet parası ile kiralanan bir binada ilkokul açmışlar ve okula adlarını vermişlerdir.

Zile kültürünün  canlanmasına büyük katkı koyan,  bir ilçede Türkiye genelinde ses getiren Çağıltı adlı Kültür Sanat Dergisini yayımlayan, Zile Kültür Derneğini kurup  gençleri sokaktan çekip dernek bünyesindeki etkinliklere katarak oluşturduğu korolarla Tuğrul Mumcu gibi ses sanatçılarının yetişmesine neden olan, yaşı 40 ve 75 arasında olup ortaokulu Zile’de okuyan herkesin gönlünde taht kuran öğretmen ressam Fikret Tarhan’ın adının bir sokağa verilmesi kimi rahatsız der ki? 

Her gün çeşitli radyo ve televizyonlarda türkülerini dinlediğimiz Sadık Doğanay için Boğazkesen’de kaleye çıkan yolun karşısındaki üçgen biçiminde  olan küçük parka heykelinin yapılması, köşedeki eskiden Boğazkesen Âşıklar Kahvesi olan kahvenin yine Âşıklar Kahvesi olarak düzenlenip  Zile Âşıklık Geleneğinin canlanması sağlanamaz mı?

Dünya çapında heykeltıraş olan Cahit  Koççoban’ın, ünü uluslararası boyuta ulaşmış ressam Necati Akyunak’ın, Devlet Sanatçılığı ünvanını kazanan Âşık Eminî Düştü’nün adları birer sokağa verilerek değerlendirilemez mi?

Zile Kültür kentidir, bu kentli olup bu kentin kültürüne katkı koyanları taktir etmek gerekir, ne yazık ki Zileli olarak yapamadıklarımızı başka kentler memleketlerine mal ederek elimizdeki değerlerin başka kentlere yamanmasına neden olmaktadırlar. Zileli olan Şeyh Şemseddin’e Sivaslılar sahip çıkıp kentleriyle özleştirdiler, Niksarlılar Cahit Külebi’ye sahip çıktılar, Hekimhanlılar, Hekimhan Folkloru ve Hekimhanlı Esirî kitapları nedeniyle  Mehmet Yardımcı’ya Hekimhan’da konferanslar verdirip  Fahri hemşehri yaptılar. Çorumlular,  Çorum’da vefat eden Zileli Ceyhunî’yi   Çorum’a mal etme çabasındalar.

Bizlerinse bu karar vefasızlığımıza şaşırmamak elde değil. Yarınlarda çocuklarımız ve torunlarımıza Zile Kültür Kenti dedirtecek kalıcı izler bırakmamız gerektiğine inanıyorum.

Zile Kültürüne şimdiye kadar ne yaptık deyip, yapabileceklerimizi planlayıp yerine getirmeliyiz